Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1510

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1515

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1537

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1538

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1539

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1510

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1515

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1537

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1538

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1539

Medeniyet Gençliği Fikir ve Düşünce Atölyesi tarafından düzenlenen ‘Modernleşme ve İslam’ konulu panelde konuşan Araştırmacı-Yazar Sosyolog Abdurrahman Arslan, küreselleşmeyle karşı karşıya kaldığımız en ciddi hadisenin modernizm olduğuna dikkat çekti.

”HACER TÜRKEL / 212 HABER”

Medeniyet Gençliği Fikir ve Düşünce Atölyesi tarafından düzenlenen ‘Modernleşme ve İslam’ konulu panelde konuşan Araştırmacı-Yazar Sosyolog Abdurrahman Arslan, küreselleşmeyle karşı karşıya kaldığımız en ciddi hadisenin modernizm olduğuna dikkat çekerek, “Küreselleşme ya kendine uyumlu bir İslam ortaya çıkartacaktır ya da bizimle kavga edecektir. Yer yer kavga ediyor, yer yer de dinimizi değiştirmeye çalışıyor. Bunu da ya eğitim yoluyla ya bilgi yoluyla ya da uyduruk tasavvuf yoluyla yapıyor. Modernlikle dünyanın bütün kadim geleneklerinin, dinlerinin bir problemi var. Bizim modernlikle anlaşamadığımız temel mesele tevhit meselesidir. Modernlik bilgi biçimi, düşünce biçimi olarak tevhide karşıdır.” şeklinde konuştu.

Modernleşme bir imtihan vesilesidir

Abdurrahman Arslan, “Eğer pozitivist bilgi mutlak doğruyu bildiriyorsa vahiy bunun karşısında mutlak doğruyu bildiren bir bilgi olamaz. Temel mesele budur. Tabi bu bugün aşıldı. Modernlik anlamında konuştuğumuzda modernliğin temel esası din karşısında pozitivist bilginin mutlak şekilde doğru olduğu, dolayısıyla dinin bu konuda bir itirazının olamayacağı söylenmiştir. Biz dindar olabiliriz ama nihayetinde bizim zihnimizi şekillendiren bu pozitivist bilgi biçimidir. Acaba bundan ne kadar korunabiliriz? Problemimiz bu. Ben modernleşmeye bir imtihan vesilesi olarak bakıyorum. Burada galip gelmek ya da gelmemek ikinci dereceden önemlidir. Önemli olan Müslümanın evrenini tehdit eden şeye karşı bizim nasıl Müslümanca tavır geliştireceğimiz. Gerisini Allah tayin edecek ama bizim görevimiz bu gayrette bulunmaktır. Ona benzeyerek onun dünyasına katılmak değildir.” ifadelerine yer verdi.

dsc_1970-copy.20140325160420.jpg

Müslüman dünyaya Müslümanca bakamıyor

Son dönemlerde post modern kültürün getirdiği yaygın bir moda anlayışına da vurguda bulunan Aslan şöyle konuştu: “Herkes İslamcı ama içlerinde namaz kılan çok az kişi var. İslamcılığın buna ihtiyacı yok diye düşünüyorum. Eğer biz gerçekten iyi bir Müslüman olacaksak bu işleri yapalım. Mümin ya da mümine olmak başka bir şeydir. Biz iyi bir mümin ve mümine olmadan dünyaya Müslümanca bakamayız. Müslüman bugün dünyaya Müslümanca bakamıyor artık. Bu imkanını, zihinsel faaliyetini büyük nispette kaybetti. Şimdi sorulması gereken soru ‘Acaba biz dünyaya yeniden nasıl Müslümanca bakabiliriz?’ olmalıdır. Bunun imkânlarını nerede aramamız gerekiyor? Böyle bir zihni nasıl inşa edebiliriz? Nefsiyle, zihniyle kışkırtılmış bir Müslüman dünya ya da Müslümanlar topluluğu var artık. Bütün bir dünya kışkırtılmıştır; fakat garip bir şekilde sürekli olarak biz Müslümanız diyorlar. Dünyaya bakma biçimi, yaşama biçimi, davranış biçimi, olayları analiz etme biçimi ve olaylara ilişkin çözüm önerme biçimlerinin Müslüman olmayanlardan bir farkı yok. O halde Müslümanlık nedir ki Hristiyan ya da Musevi hepsi ortak bir şekilde düşünüyor ve aynı zihne sahipler? Bence burada bir garabet var. Bu garabeti günümüzün post modern dünyasında Müslümanların düşünmesi gerektiğine inanıyorum.”

Geriye baktığımızda bir enkaz göreceğiz

Abdurrahman Arslan, “Bu nehrin içinde bulunuyorsak ya da dümenini kaybetmiş bir geminin içinde birbirimizle konuşup İslamcılık yapıyorsak, aynı zamanda bu geminin nereye gittiğini de sorgulamak mecburiyetindeyiz. Yoksa geminin içinde kaldığınız müddetçe siz istediğiniz kadar iyi Müslüman olunuz bu bir şeyi değiştirmez; çünkü gemi gitmek istediği limana zaten sizi götürecektir. O gün bakacaksınız ki gemide tartışırken varmak istediğiniz bu liman sizin düşündüğünüz bir liman değil. Tıpkı bugün olduğu gibi. Bugün erkeğiyle kadınıyla ya kapitalizmin ya da feminizmin esiri olduk. 10 yıl sonra dönüp baktığımızda muhtemelen enkaz göreceğiz. Boşanma oranlarının arttığı, aile dediğimiz kavramının yıkıldığı, 30 yaşını geçmiş erkek ve kadınların evde kaldığı bir toplum olacağız. Yani modern bir toplum.” diye konuştu.

Müslümanlar güvenilirliklerini yitirdiler

“Biz sakal bırakacağız, hanımlarımız da başını örtecek diyoruz ama bir yandan da modern bir toplum olmak istiyoruz.” diyen Aslan şunları kaydetti: “Böyle bir toplumda bence sakallı olmamız, başörtülü olmamız çok anlamlı değil. Bir nehrin içerisine dalmış gidiyoruz. 20 yıl önce Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde başörtülü öğrencilere destek vermek için gidip orada 2 saat oturmuştum. Bugün çok pişmanım. X kanalında haber okuyan bir hanımefendiyi gördüğümde bunun için miydi bu mücadele diyorum. Milyonlarca namahreme kendini gösteren tesettürlü bir kız. Bu muydu mücadelemiz bizim? Gerçekten sağlıklı bir mücadele miydi? Kadın evi barkı, çoluk çocuğu terk edip, gidip bir yerde spikerlik, sekreterlik yapacak, beyefendi de lüks otellerde iş peşinde koşup gece saat 12’de gelecek, bu mu bizim talep ettiğimiz hayat? Böyle bir şey mi istiyoruz? Eğer biz başka bir hayatı istiyorsak bu çok meşakkatli bir yoldur. Biz Müslüman olmayı getirisi olan bir ideolojiye dönüştürdük. Onun için bugün bu ülkenin yüzde 70 Müslümanı güvenilir Müslüman olma kategorisinin dışına çıkmıştır. Müslümanlar bugün bu toplumda tarihlerinde örneği olmayacak kadar güvenilirliklerini yitirdiler.”

 

dsc_1969-copy.jpg

Siyaset dinin önüne geçti

14 asırlık tarihimizde ilk defa Müslümanların hayatında siyasetin dinin önüne geçtiğini vurgulayan Abdurrahman Arslan, “Müslümanlar siyaset üzerine konuşsalar bile dinlerinden hareket ederek konuşurlardı. Bugün öyle bir şey yok. Siyaset önde, din arkadadır. Bu İslamcı düşüncenin bir problemidir. Namaz kılmayan İslamcı bir gençlik var. Bu kalbe Allah niçin merhamet versin? Bu kalbe Allah niçin ilham ihsan etsin. Eskiler namaz dinin direğidir diye boşa dememişler. Kişinin namazı yoksa abdesti de yoktur. Namaz bizi kötülüklerden korur diyoruz. Namazımız yoksa Allah bizi niye kötülüklerden korusun? Ortada bir sebep yok ki. Eğer abdestliyseniz, namazlıysanız Allah o sebebin hatırı için sizi koruyacaktır. Bütün bunlar hayatımızın içinden neredeyse kovulup gitti.” dedi.

 

Midesiyle düşünen bir toplum olduk

“Bizi sürüleştiren bir kültürel süreç yaşıyoruz” diyen Aslan, “Kitle toplumu diyorlar buna. İletişim araçlarıyla beraber yönlendirilen, cebine bir kredi kartı verilmiş, bütün dünyayı midesiyle düşünen bir toplum olduk. Parası bile olmasa gidip kredi kartıyla alışveriş yapan bir tüketim toplumu var artık. Dostuna değil, kredi kartına güvenen bir toplum modeli kurdular. Böyle bir toplumda insanların birbirleriyle yardımlaşması, güvenmesi gerekmiyor ki. Oysa Peygamber Efendimiz ‘Müminler birbirini yıkayan iki el gibidirler’ diye buyuruyor; ancak biz bir araya gelemiyoruz ki birbirimizi yıkayalım. Zihinlerimiz böyle şekillendi. Şükrü unuttuğumuz için çok şikayetçi olduk. Oysa belki biz şükretsek şikayet ettiklerimizin düzelmesi için Allah bize gayret ihsan edecektir.” sözlerine yer verdi.

Müslümanca bir aklı inşa edecek bilgiye ihtiyacımız var

Abdurrahman Arslan, “Dünyaya Müslümanca bakmaya imkân verecek, Müslümanca bir aklı, bir zihni inşa edecek bir bilgiye ihtiyacımız var.” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Ben dünyaya Müslümanca bakayım ki bu dünyayı, ölümü, sağlıyı, parayı, hayatı, lüksü, yoksulluğu yeniden anlamlandırayım; çünkü diğer türlü bir problem var. Her gün kendi peygamberinin mütevazı hayatından bahsediyor Müslüman; fakat öbür taraftan bakıyorsunuz ki olağanüstü lüks hayat yaşamak istiyor. Ben bunu ikiyüzlülük olarak, Müslümanın farkına varmadığı bir bilinç ayrılması olarak görüyorum. Ne kadar zengin olursa olsun başkalarını kıskandırma hakkına sahip değil Müslüman. Eğer toplumda fesat çıkmasını istemiyorsak başkalarını kıskandırmamamız gerekir. Rahşan Ecevit, ‘hayatımda hiç başkasını kıskandıracak kadar güzel bir elbise giymedim’ diyor. Peki, biz Müslümanlar bu denklemin neresindeyiz?”

Hukukçulara başörtüsü hakkı vermemeliydiler

Kadını tüketim toplumundan kurtarmanın tek yolu çarşaf giymesi olduğuna da değinen Aslan, “Bu toplumun erkeklerinin her gün bir başörtüsü almaya gücü yoktur. Eğer olursa bilin ki o adamlar ya gidip rüşvetle iş yapmışlardır ya da başka bir haramla elde etmişlerdir. Bugün arkadaşımın oğlunun nişanlısıyla ayrılma sebebi, kızın Fransa’dan gelen bir başörtüsü takmak istemesi. Bunlar bugünkü Müslümanların dünyasında istisna değil. Biz başörtü takarken bile modernlerin talip olduğu şeylere talip oluyoruz. Başörtüsü takacaksak ya da sakal bırakacaksak, beynimizin içini de düzenlememiz lazım. Hukukçulara başörtüsü hakkı vermemeliydiler bence. Siz kafir sistemin yasalarını beyninizde taşıyacaksınız sonra da bunun üzerini İslam’ın eşarbıyla örteceksiniz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle çelişkili kafayı taşımıyor insanlar.” şeklinde konuştu.

Abdurrahman Aslan sözlerini şöyle sürdürdü: “Evi terk eden her kadın bizim için kayıptır. O zaman, evdeki kadınlarımızın kocaları öldükten sonra bunlar sıkıntıya girdiğinde maişetleri nasıl temin edilecek diye düşünmemiz lazım. Eğer biz iyi bir Müslümansak, oturup bunun nasıl temin edileceği hakkında kafa yormamız gerek. Artık vakıf mı kurarız başka bir çare mi buluruz ancak onu yaptığımız gün evdeki kadına artık çalışmak yok, evde oturacaksınız, istediğiniz zaman da gidip gezeceksiniz diyebiliriz. Kadınlar kendi aralarında bir dünya kuracaklar. Biz belki de onların vasıtasıyla arkadaşlarımızın maddi durumları hakkında bilgi sahibi olacağız. Kim aç, kim sürünüyor öğreneceğiz. Komşusundan bihaber Müslümanlık olmaz.”

 

 

haber linki:

http://www.212haber.com/midesiyle-dusunen-bir-toplum-olduk-7847h.htm