Çağrısı çağını kuracak bir gençlik arayışı…


Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1510

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1515

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1537

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1538

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1539

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1510

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1515

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1537

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1538

Warning: Trying to access array offset on value of type bool in /var/www/vhosts/medeniyetdernegi.org/httpdocs/wp-content/themes/medeniyet/functions/theme-functions.php on line 1539

Yeni Şafak Gazetesi köşe yazarları değerli ağabeyimiz Yusuf  KAPLAN geçtiğimiz günlerde Medeniyet Gençliği ile buluşmuştu ve bu buluşmayı köşesine taşıdı.

————————————————

Çağrısı çağını kuracak bir gençlik arayışı…

Gençlik: İnsanın hem bütün zaaflarının özetlendiği bir “ağ”, hem de bütün erdemlerinin gizlendiği bir “çağ”.

Gençlikte, yaban otları da bitebilir ve insanı yabanîleştirerek kendisine bile yabancılaştırabilir; “peygamber çiçekleri” ekilerek insanlığa her dem taze bir haberin müjdesi de verilebilir ve yüce, sonsuz bir yolculuğun tohumları da yeşertilebilir.

Ağlarının Ayartılarına Yenilen Gençlik…

Bu durumda, iki tür gençlik’ten sözedebiliriz: Birinci tür gençlik, insanın en büyük düşmanı şeytanın iğvâlarına ve insanın en büyük şeytanı nefsinin ayartılarına kanan bir gençliktir: Şeytanın iğvâları ve nefsin ayartıları, bu gençliği, ağlarına bağlar, yer ve bitirir.

Bu gençlik, “yol” nedir bilmez; yoldan çıkmıştır çünkü. Yolunu şaşırmıştır: Yolculuğun varedici, keşfedilmemiş kıtalar keşfettirici hakikatini tadamamıştır.

O yüzden bu gençlik, kendinde değildir; kendinden bîhaberdir: Kendinden kaçar sürekli olarak: Hazları, arzuları, hırsları bu gençliğin gözünü de, zihnini de, kalbini de, ruhunu da çalmış ve körleştirmiştir.

O yüzden kendini yitirmiştir: O yüzden yoktur aslında. O yüzden göremez. O yüzden düşünemez. Düşündüğünü zannettiği şey, zihin ağrılarının, beden ağrılarının, nefs ağrılarının dindirilememesinin bağırtılarıdır yalnızca. Akl-ı selîm’i, zevk-i selîm’i, şükr-ü selîm’i ve fikr-i selîm’i olmadığı için, hep bağırma ve böğürme, yakma ve yıkma hâlleriyle konuşur yalnızca. Düştüğü için düşünemez. Düşündüğünü sandığı her ân, başkalarını da düşürür o dipsiz kuyuya.

O yüzden, şeytanın iğvâlarına ve nefsinin ayartılarına yenik düşen bu gençlik, sömürü düzeninin çarklarının işletilmesinde son derece verimli, kârlı bir “endüstriyel malzeme” olarak kullanılır: Gençlik endüstrisi, ayartıcı popüler ve seküler kültür yoluyla, neo-pagan sömürü düzeninin ağlarına odun olarak, ateş olarak, yakıt olarak atar ve yakar bu gençliği.

Çağrısı, Çağ Yenileyebilen Gençlik…

Ağ gençliğinin ötesinde bir de çağ gençliği vardır: Hakikatin önünü tıkayan putperestlerin inşa ettiği bütün ağları bir İbrahim gibi teker teker kıran, hakikatin önüne Firavunların kurduğu bütün esrarengiz tuzakları bir Musa gibi birer birer çözerek bütün bağları yıkan, hakikate susayan insanı Efendimiz (sav) gibi sonsuz hakikatle buluşturarak çağlar ötesine ulaştıran çağlayanı andıran solmaz, sönmez çağrısının herkese ve her şeye hayat bahşeden asil bir ruh üfleyen Peygamberî soluğun bütün çağlara hitap eden eskimez, pörsümez, her dem yeni, her dem yenileyen, her dem yeniden dirilen ve dirilten diriliş ve varoluş çağının gençliği.

İşte bu gençlik, can’dır, cânân’dır; cennet’ten kopup gelen, durmadan yankılanan bir ses; dinmeyen, sönmeyen, ruh üfleyen bir nefes…

Rahman’ın rahmet nefesi Efendimiz’in hakikat sesi: Peygamber “gençliği”: Mekke’de toprağa düşürülen, Medine’de filizlenen nebevî çağrıyı medeniyet çağında meyveye durduracak bir gençlik: Mayası saf doğurgan toprakla karılan, özü som altından yapılan, sözü dosdoğru hakikat aşkıyla yoğrulan bir ışık. Maşukunu arayan bir âşık: Leylâ’sına koşan bir Mecnûn: Yorulmak nedir demeden sürgit yol alan taze, gencecik bir Derviş: Hakikat yolcusu.

Peygamber “mesleği”nin izini süren bir gençlik: “Meslek”, sürekli seyr-i sülûk hâlinde, dâimâ bir yol üzerinde, istikamet üzere olmak: Yol’da olmak: Yol’a, yolculuğa meftun olmak, demek.

Öyleyse, söz’ün özü, öz’ün özlü sözü şu: Yolculuk fikrini yitirenler, yollarını yitirmekten de, kendilerini ve ruhlarını bitirmekten de kurtulamazlar.

Ve ‘Medeniyet Gençliği’

Geçtiğimiz haftalarda, Has Parti’nin, nezih başkanı Numan Kurtulmuş’un, “yola çıkardığı” “medeniyet gençliği”yle buluşmamızdan sonra düşündüm bütün bunları. “Yolculuk üstüne yolculuk”, yazdıklarımı ancak bugün sizlerle paylaşmama imkân tanıyabildi.

Konuşma’ya geçmeden önce, hâllerine, tavırlarına ve tabiî gözlerinin içine baktım dikkatle “medeniyet gençliği”nin, birkaç dakika…

Peki, “ne?” mi gördüm: Çağrısı çağını arayan bir gençliğin, hakikate susayan, yola çıkmak için sabırsızlanan yolculuk aşkını: Kendilerinin de özenle altını çizdikleri gibi, bir partinin gençliği değil, bir medeniyetin gençliği olmaya aday, -elbette alacağı yol çok uzun, zorlu ve çetin ama- kendilerini hakikat medeniyetinin hakikat olmasına adayan “uzun yola çıkmaya hüküm giymiş” bir gençlik.

O hâlde, “medeniyet gençliği”ne, “yol”unuz hayr, “yolculuğunuz” hayırlı olsun, diyorum.